Yaşadığı tarih gibi, coğrafyasının da dünyada eşi yok gibi…
Destansı bir şehir.
Bir boğaz şehri.
Çağların ötesinden akıp gelen 6000 bin yıllık kadim bir tarih şehri.
Bir kültür şehri.
Bir doğal güzellik ve turizm şehri.
Bir liman bir deniz şehri.
Bir tarım şehri…
Asya ve Avrupa’nın kesiştiği eşsiz bir kavşak şehri.
İklimlerin, renklerin bir çok uygarlığın ve etnik yapının bir ahenk içinde kucaklandığı bir baba ocağı…
Güzel Helen’in saçlarından esen rüzgarların sesi hala ıslık çalıyor, Hektor’un Akilleus (Aşil) ile düellosundaki kılıç şakırtıları hala Çanakkale rıhtımında duyuluyor sanırsınız.
Tılsımlı bir şehir Çanakkale.
Sahilde duran Truva atının içinden binlerce yıllık tarih ve mitoloji fışkıracak gibi.
Boğazından deniz suyu, büyük bir tarih ve kahramanlık destanı akarken dağlarından, ovalarından bereket, damarlarından süt akan bir şehir.
Ayvacık, Bayramiç ve Ezine’nin birleştiği süt gölüne atılan mayadan meydana gelen peynir şehri.
Öyle ki un, yağ ve şekerden sadece helva yapmayı değil, meşhur bir peynir helvası da yapabilmeyi akıl edebilen yeniliğe ve gelişmişliğe hevesli bir şehir.
Türkiye’nin geniş çaplı ilk Peynir Çalıştayına ev sahipliği yapan misafirperver bir şehir.
Gücünün ve potansiyelinin farkında tüm değerlerine sahip çıkan bir şehir.
Tabi ki peynirine de.
Gençlerin akşamdan başlayıp sabaha kadar boş bırakmadıkları sahil kordonu, otellerinin neon ışıkları ve caddelerinde şenlikle 24 saat yaşayan bir şehir.
Şehir böyle olursa başkanı da ona layık onun gibi olur ve ondan ilham alır tabi ki…
O başkanına başkanı ona aşık bir şehir.
Şehir gibi şehir.
Ve…
Kendi sloganıyla “kendine ve kentine güvenen”,
“Hemşehrileri için var olan” bir başkan…. Gezdiğimiz peynir şehirlerinin Belediye Başkanları ile o şehri ve peynirini mutlaka konuşuyoruz.
Kapıdan girer girmez özel kalem müdürü Sevil Albay hanım ve sekreteri Setenay hanımların sempatik tavırları ve güleryüzleri ile karşılaşıyoruz.
Bu sempati ve güleryüz belediye binasının girişinden tüm koridorlarına kadar yansımış durumda….
Projeleri ve hayalleri aydınlık bir gelecek ve şehrini bayındır bir şehir yapmak üzerine kurulu, umutları dipdiri ve kendinden emin, sıcak, kucaklayıcı, hoşgörülü ve sabırlı bir başkanı olduğu her halinden belli bir belediye ruhu ile karşılaşıyorsunuz.
Kaz dağlarının zenginliğini korumak amacıyla tesis edilen çok anlamlı bir mekanda, tohum merkezinde başlıyoruz söyleşimize….
Gençleri ve gençlerle gençleşmeyi seven, bu yüzden çok dinamik, zinde ve enerjik duran babacan bir başkanla söyleşi yapmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
Yüzündeki tebessüm ve otorite ile karışık vakurluk ve güven veriyor.
Bazen çocuklarla bazen gençlerle baş başa bir başkan.
Geçmişine bağlı, geleceğe yön vermeye çalışan bir başkan.
Halkın arasında, kendisi ve halkı ile barışık.
Eski bir Türk filminden çıkıp gelecek gibi sevecen, babacan, koruyucu ve sahiplenici bir başkan.
Tebessüm edince otoriter görünümünün ardındaki iyi kalbi hemen fark ediliyor.
Çok ilginç bir tesadüftür ki, peynirci bir aileden ve peyniri seven.
Doğru yere geldiğimizi anlıyor ve başkanımızı geçmişe götüren “peynirli sorularımızı” hemen sormaya başlıyoruz…
Peynir deyince hemen çocukluğuna ve gençliğine gitti. O günleri, Peynir üreten ve Ezine peynirinin tanıtımında büyük emeği geçen rahmetli babasını anlattı. Peynirin gücünün farkında ve Çanakkale’nin bir peynir şehri olarak kalmasını arzulayan bir başkan.
Bunu çalıştayda en güzel halk bahçesini düzenleyerek peynir sergi ve tadım etkinliklerine kucak açmasından anlıyorduk. Kendisi ile şehrinin güzelliklerini, projelerini ve çalışmalarını konuştuk.
Çevreci, kültürel ve tarihi varlıkları korumaya gönül vermiş bir başkanla karşılaştık.
Çocukları ve gençleri seviyor. Onlara güzel ve yaşanası bir şehir bırakmak hevesinde olduğu hayata geçirip tamamladığı ve planladığı projelerinden ve çalışmalarından anlaşılıyor.
Çanakkale’yi gördükten sonra tarihine, doğasına ve kültür varlıkları sonsuza dek yaşayacak bir Çanakkale’yi cheese life magazine dergisi olarak biz de istiyoruz.